Dijitalleşme baştan ayağa yeni
meşguliyetler yumağı olarak geldi hayatıma, akıllı uygulamalar, internet
sayfaları ve sosyal ağlar vaktimi çok almasın diye uğraşıyorum, başarılı olduğum
pek söylenemez. Hiçbir şey olmadıysa bile zaman yönetiminin üstesinden
gelemediğimi itiraf etmeliyim. Dijital mecra ve araçlar, ne kadar tasarruf
edilmiş vaktim varsa ona göz dikmiş bekliyor gibi geliyor bana ve genellikle de
o vakti çalıveriyor. Edebiyatı nasıl etkiledi bilmiyorum ama edebiyat ortamını
flulaştırdı. Edebiyat ortamının salt kendine özgü ve salt kendi bilgisi
dahilindeki mahrem davranış kalıplarını biraz silkeledi sanırım. Yazarlar
kendilerini farklı bir beğeni ikliminde buldular, kimileri sanal iklimin
beğenilerine talip oldular. Sanal ortamın eleştiri ve/veya tartışmaları geleneksel
edebiyatın edebini dönüştürdü. Hangi araçtaysanız aracın dayatmalarına
katlanacaksınız ya da aracın isterleri doğrultusunda kendinizi var edeceksiniz.
Dijitalleşmeyi, düşünme biçimini dönüştürmesinden zamanı oburcasına tüketmesine
dek tüm olumsuzluklarına rağmen, doğru kullanıcı ve kendine geleneksel mecrada
yer bulamamış yetenekler için bir imkan olarak düşünüyorum.
Bildiğiniz
gibi Walter J. Ong sözlü kültürü ikiye ayırırken, yazının ortaya çıkışının
düşünme biçimimizi değiştirdiğini ve yazının kullanılmaya başlamasından sonra
oluşan sözlü kültürün ikincil sözlü kültür olarak adlandırılması gerektiğini
söylemişti. Dijital devrimin düşünme biçimimizi etkilemesi konusunda neler
söylemek istersiniz? Beynimiz bu sürece adapte olurken, biz farkında olmadan
dijital kültür her şeyimizi etkilerken
neleri kaybediyor ya da kazanıyoruz?
Dijital kültürlenme her
şeyimizi dönüştürüyor. Kağıt ile temasımızı dönüştürüyor örneğin. Artık
ekranlardan okumaya alışırken bir yandan da kağıt kokusu, kağıda dokunma, sayfa
çevirme gibi okuyucu hazlarını hatırlamaya çalışıyoruz. Elimize kalem
aldığımızda kelimeleri doğru yazmakta zorlanıyor, harfleri dizerken yerlerini
karıştırıyoruz. Klavyeyle düşünmeye ve ekranla bakışmaya alışan yazarlar
mürekkepten daktiloya oradan da klavyeye ve dokunsal ekrana geçerken sanırım en
çok yaşanılan sıkıntı aracın hızı arttıkça o hıza ayak uyduramamaktır. Ayak
uydurmayı başarmışsanız da yazı keyfiniz en az mürekkepli kalemin verdiği haz
kadar olacaktır, hem de daha hızlandığınızı itiraf etmeden. Bu açıdan
bakıldığında kazanımlar kayıplardan fazla görülüyor. Önceleri, yazmak isteyenin
araçsal engelleri vardıysa şimdi daha fazla üretim yapılabildiğinden söz
edebiliriz. Yazılara gerekli dikkati göstermek de gerekmiyor çünkü her an geri
dönülebilir, her an yeniden kurgulanabilir ve her an yeniden yeniden
silinebilir, harfler kelimeler satırlar, istenen renk ve biçimde defalarca
tasarlanabilir. Kolaylıkla yapılan silme ve yeniden tasarım işlemi, kağıt
üzerine yazının sınırlı imkanlarına kıyasla büyük bir deneme-yanılma imkanıdır,
sayısız kez vazgeçme ve sayısız kez yeniden oluşturma imkanıdır. Bu devasa
imkan kağıda yazma dönemindeki dikkati bugün için gereksizleştirir, dikkati
azaltır, zihni tembelleştirir, belleğimizi zayıflatır. Nasılsa bizim yerimize
düşünen, bizim yerimize dikkat eden, bizim yerimize aklında tutan dijital bir
refikimiz var.
(*) Post Öykü Dergisi'nin “Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Hikâyenin Dönüşümü” başlıklı Soruşturması’na verilen cevap (kasım 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder