19 Kasım 2017 Pazar

hikayenin dönüşümü (*)

Dijital Devrim özelde sizin yazdıklarınızda ne gibi değişim ve dönüşümlere sebep oldu veya genel anlamda edebiyatımızı nasıl etkiledi? Yazıya dair gözlemleriniz nelerdir? Bu süreçte neler dikkatinizi çekiyor; sizi sevindiriyor ya da endişelendiriyor?

Dijitalleşme baştan ayağa yeni meşguliyetler yumağı olarak geldi hayatıma, akıllı uygulamalar, internet sayfaları ve sosyal ağlar vaktimi çok almasın diye uğraşıyorum, başarılı olduğum pek söylenemez. Hiçbir şey olmadıysa bile zaman yönetiminin üstesinden gelemediğimi itiraf etmeliyim. Dijital mecra ve araçlar, ne kadar tasarruf edilmiş vaktim varsa ona göz dikmiş bekliyor gibi geliyor bana ve genellikle de o vakti çalıveriyor. Edebiyatı nasıl etkiledi bilmiyorum ama edebiyat ortamını flulaştırdı. Edebiyat ortamının salt kendine özgü ve salt kendi bilgisi dahilindeki mahrem davranış kalıplarını biraz silkeledi sanırım. Yazarlar kendilerini farklı bir beğeni ikliminde buldular, kimileri sanal iklimin beğenilerine talip oldular. Sanal ortamın eleştiri ve/veya tartışmaları geleneksel edebiyatın edebini dönüştürdü. Hangi araçtaysanız aracın dayatmalarına katlanacaksınız ya da aracın isterleri doğrultusunda kendinizi var edeceksiniz. Dijitalleşmeyi, düşünme biçimini dönüştürmesinden zamanı oburcasına tüketmesine dek tüm olumsuzluklarına rağmen, doğru kullanıcı ve kendine geleneksel mecrada yer bulamamış yetenekler için bir imkan olarak düşünüyorum.

Bildiğiniz gibi Walter J. Ong sözlü kültürü ikiye ayırırken, yazının ortaya çıkışının düşünme biçimimizi değiştirdiğini ve yazının kullanılmaya başlamasından sonra oluşan sözlü kültürün ikincil sözlü kültür olarak adlandırılması gerektiğini söylemişti. Dijital devrimin düşünme biçimimizi etkilemesi konusunda neler söylemek istersiniz? Beynimiz bu sürece adapte olurken, biz farkında olmadan dijital kültür her şeyimizi  etkilerken neleri kaybediyor ya da kazanıyoruz?

Dijital kültürlenme her şeyimizi dönüştürüyor. Kağıt ile temasımızı dönüştürüyor örneğin. Artık ekranlardan okumaya alışırken bir yandan da kağıt kokusu, kağıda dokunma, sayfa çevirme gibi okuyucu hazlarını hatırlamaya çalışıyoruz. Elimize kalem aldığımızda kelimeleri doğru yazmakta zorlanıyor, harfleri dizerken yerlerini karıştırıyoruz. Klavyeyle düşünmeye ve ekranla bakışmaya alışan yazarlar mürekkepten daktiloya oradan da klavyeye ve dokunsal ekrana geçerken sanırım en çok yaşanılan sıkıntı aracın hızı arttıkça o hıza ayak uyduramamaktır. Ayak uydurmayı başarmışsanız da yazı keyfiniz en az mürekkepli kalemin verdiği haz kadar olacaktır, hem de daha hızlandığınızı itiraf etmeden. Bu açıdan bakıldığında kazanımlar kayıplardan fazla görülüyor. Önceleri, yazmak isteyenin araçsal engelleri vardıysa şimdi daha fazla üretim yapılabildiğinden söz edebiliriz. Yazılara gerekli dikkati göstermek de gerekmiyor çünkü her an geri dönülebilir, her an yeniden kurgulanabilir ve her an yeniden yeniden silinebilir, harfler kelimeler satırlar, istenen renk ve biçimde defalarca tasarlanabilir. Kolaylıkla yapılan silme ve yeniden tasarım işlemi, kağıt üzerine yazının sınırlı imkanlarına kıyasla büyük bir deneme-yanılma imkanıdır, sayısız kez vazgeçme ve sayısız kez yeniden oluşturma imkanıdır. Bu devasa imkan kağıda yazma dönemindeki dikkati bugün için gereksizleştirir, dikkati azaltır, zihni tembelleştirir, belleğimizi zayıflatır. Nasılsa bizim yerimize düşünen, bizim yerimize dikkat eden, bizim yerimize aklında tutan dijital bir refikimiz var.



(*) Post Öykü Dergisi'nin “Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Hikâyenin Dönüşümü” başlıklı Soruşturması’na verilen cevap (kasım 2017)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder