İbrahim Demirci’nin
mektubu
Kitaplığımda uzunca bir süredir kendi haline bırakılmış
kitap, dergi ve fotokopileri düzenlemeye çalışırken, dosyalar arasından bir
zarf sıyrıldı düştü yere. Elimdekileri raflara
serpiştirdikten sonra zarfı aldım yerden. Gönderen İ. Demirci; Çarşı Konya’dan gönderilmiş, 7.11.94 tarihli. Yirmi yıl olmuş hasılı. Açıyorum zarfı; dolmakalem ile yazılmış zarif bir yazı tarzı, zarif bir hitap: “Sevgili Mete, Selâm, Geciktim, kusura bakmayın. Çeviriye ilk ve son bakışımda düştüğüm notları yolluyorum. Elbette sizin nüfuzunuz daha derindir, daha çok haşır neşir oldunuz. İlk iki maddede değişiklik önerim…”.
serpiştirdikten sonra zarfı aldım yerden. Gönderen İ. Demirci; Çarşı Konya’dan gönderilmiş, 7.11.94 tarihli. Yirmi yıl olmuş hasılı. Açıyorum zarfı; dolmakalem ile yazılmış zarif bir yazı tarzı, zarif bir hitap: “Sevgili Mete, Selâm, Geciktim, kusura bakmayın. Çeviriye ilk ve son bakışımda düştüğüm notları yolluyorum. Elbette sizin nüfuzunuz daha derindir, daha çok haşır neşir oldunuz. İlk iki maddede değişiklik önerim…”.
Kafam önüme düşüyor, işimi utunuyor, İbrahim abi’yi
düşünüyorum, bir de kendisi ile ilgili yazmak istediğim bu yazıyı. İlk onu
nerede tanımıştım, nerelerde görüşmüş, ne kadar beraber olabilmiştim, ne kadar
mektuplaşmıştım… Zihnim yılları kaldırmıyor. Doğru hatırlıyorsam ilk vicahi
görüşmemiz Balıkesir Yeşilli Camii'nin kıble istikametindeki bir çay
ocağındaydı. Özel bir gün için gelmişti;
sanırım mezun olduğu lisenin mezunlarının buluşma günüydü. Şiir çevirileri
üzerine söyleşmiştik.
Dostlarımın dostuydu İbrahim Demirci. Çok dinlemiştim
onlardan Seksenler’e gelirken Erzurum’un efsaneleşmiş genç kalemlerini ve
İbrahim Demirci’nin onların arasındaki mümtaz yerini, gayretkeşliğini. Onun,
Ali Göçer’lerden İbrahim Sarı’lara Ali Haydar Haksal’lardan Muhsin Bostan’lara
uzanan düşünsel halkadaki yüreklendirici yerini, sanat ve edebiyatı belirleme
çabasını anlamaya çalışmıştım. Bugün de o günleri, o günlerdeki heyecan ve
duyarlılığı anlamaya çalışmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
İbrahim Demirci o günden bu güne ışık, o günden bu güne
köprü, o günden bu güne zihin ve gönül; o günlerden bu günlere yitmemiş mektup;
temiz, tertemiz sayfaları olan bir
mektup… Mektubunun satır aralarında düşünsel iklimini haleflerine yansıtmaktan
erinmemiş, kendisinden genç yazarların sorunlarını bihakkın çözmeye çalışmış,
onların yazılarını okumuş, dikkate almış, eleştirmiş, tashih etmiş, onların
yazınsal taleblerini geri çevirmemiş, sorunlarını çözmeye çalışmış, işini
gücünü bırakıp onların işini işi edinmiş bir yazar ve düşünür.
Bir kültür mücadelesidir sürdürdüğü İbrahim Demirci’nin;
baştan başa mümin bir mücadele. Kardeşlik hukukuna riayet eden, yardımı,
yardımlaşmayı dayanışma olarak anlayan bir mücadele. Müşfik ve vefakar
desteğini talepkarlarından esirgemeyişi, onları bir büyüğün olgunluğuyla
gözetişi, gözünden sakınışı, göz nuruyla büyütüşü, onların yazınsal adımlarını
dikkatle izleyişi, izlerini sürüşü bundandır; düşünsel ilgileri dışında kendini
ve kendi önemini belli etmeyişi, güzelliğiyle barışık
oluşu yine bundandır.
İbrahim Demirci mektubunu yazmaya
devam ediyor hepimize. Tertemiz sayfaları, tertemiz kalemi, tertemiz alın teri,
tertemiz yüreği, tertemiz tevazuuyla; şiirleri, çevirileri, denemeleri, dil
yazıları ile...
(Mahalle Mektebi, Sayı 14, 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder