7 Ekim 2013 Pazartesi

İbrahim Demirci’nin mektubu

İbrahim Demirci’nin mektubu


Kitaplığımda uzunca bir süredir kendi haline bırakılmış kitap, dergi ve fotokopileri düzenlemeye çalışırken, dosyalar arasından bir zarf sıyrıldı düştü yere. Elimdekileri raflara
serpiştirdikten sonra zarfı aldım yerden. Gönderen İ. Demirci; Çarşı Konya’dan gönderilmiş, 7.11.94 tarihli. Yirmi yıl olmuş hasılı. Açıyorum zarfı; dolmakalem ile yazılmış zarif bir yazı tarzı, zarif bir hitap: “Sevgili Mete, Selâm, Geciktim, kusura bakmayın. Çeviriye ilk ve son bakışımda düştüğüm notları yolluyorum. Elbette sizin nüfuzunuz daha derindir, daha çok haşır neşir oldunuz. İlk iki maddede değişiklik önerim…”.

Kafam önüme düşüyor, işimi utunuyor, İbrahim abi’yi düşünüyorum, bir de kendisi ile ilgili yazmak istediğim bu yazıyı. İlk onu nerede tanımıştım, nerelerde görüşmüş, ne kadar beraber olabilmiştim, ne kadar mektuplaşmıştım… Zihnim yılları kaldırmıyor. Doğru hatırlıyorsam ilk vicahi görüşmemiz Balıkesir Yeşilli Camii'nin kıble istikametindeki bir çay ocağındaydı. Özel bir gün  için gelmişti; sanırım mezun olduğu lisenin mezunlarının buluşma günüydü. Şiir çevirileri üzerine söyleşmiştik.

Dostlarımın dostuydu İbrahim Demirci. Çok dinlemiştim onlardan Seksenler’e gelirken Erzurum’un efsaneleşmiş genç kalemlerini ve İbrahim Demirci’nin onların arasındaki mümtaz yerini, gayretkeşliğini. Onun, Ali Göçer’lerden İbrahim Sarı’lara Ali Haydar Haksal’lardan Muhsin Bostan’lara uzanan düşünsel halkadaki yüreklendirici yerini, sanat ve edebiyatı belirleme çabasını anlamaya çalışmıştım. Bugün de o günleri, o günlerdeki heyecan ve duyarlılığı anlamaya çalışmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

İbrahim Demirci o günden bu güne ışık, o günden bu güne köprü, o günden bu güne zihin ve gönül; o günlerden bu günlere yitmemiş mektup;  temiz, tertemiz sayfaları olan bir mektup… Mektubunun satır aralarında düşünsel iklimini haleflerine yansıtmaktan erinmemiş, kendisinden genç yazarların sorunlarını bihakkın çözmeye çalışmış, onların yazılarını okumuş, dikkate almış, eleştirmiş, tashih etmiş, onların yazınsal taleblerini geri çevirmemiş, sorunlarını çözmeye çalışmış, işini gücünü bırakıp onların işini işi edinmiş bir yazar ve düşünür.

Bir kültür mücadelesidir sürdürdüğü İbrahim Demirci’nin; baştan başa mümin bir mücadele. Kardeşlik hukukuna riayet eden, yardımı, yardımlaşmayı dayanışma olarak anlayan bir mücadele. Müşfik ve vefakar desteğini talepkarlarından esirgemeyişi, onları bir büyüğün olgunluğuyla gözetişi, gözünden sakınışı, göz nuruyla büyütüşü, onların yazınsal adımlarını dikkatle izleyişi, izlerini sürüşü bundandır; düşünsel ilgileri dışında kendini ve kendi önemini belli etmeyişi, güzelliğiyle barışık oluşu yine bundandır.
İbrahim Demirci mektubunu yazmaya devam ediyor hepimize. Tertemiz sayfaları, tertemiz kalemi, tertemiz alın teri, tertemiz yüreği, tertemiz tevazuuyla; şiirleri, çevirileri, denemeleri, dil yazıları ile...


Bense düşlerimin arasında kalakalmış mektubun devamını okumaya bırakıyorum kendimi.

(Mahalle Mektebi, Sayı 14, 2013)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder