Edebiyat, bilindiği üzere insanın söz üretimindeki güzel arayışına
kapılarını ardına dek açmış ve güzelliği her cephesiyle içkin dilsel araçlara
tutunmuş bir sanat güzergahıdır. Buna karşılık iletişim, muhatapların karar ve
seçimleri doğrultusunda birinden diğerine veri-bilgi aktarımı ve/ya da muhatapların
durmaksızın güncelledikleri her türlü ileti paylaşımıdır.
Edebiyat ile iletişimi her insan ediminde işlem yapabilen dil
buluşturur ve ikiliyi öncelikle yazınsallık bağlamına sürükler. Edebiyatın
kaplamını açımlayan ve iletişimi doğrudan içkinleştiren yazınsallık, biricik
malzemesi dilin ortaklığıyla yazınsal iletişim olarak da dillendirilebilir. Yazın
ile iletişimin cem’i (katışım) ve inkişafıyla (açınım) ortaya çıkan bu terim
kavramsal düzeyde kuşkusuz ikili bir birlikteliğin teyidi niteliğindedir.
Yazınsal iletişime edebiyat cephesinden bakınca, yazar-yapıt-okur
ilişkisi ilk akla gelen üçlemedir ve bu üçleme, yazınsal ortamdan apaçık bir
iletişim durumunu nakleder. İletişim cephesinden bakınca, bu kez, kurucu
unsurları doğrudan yazınsallık içeren iletişimsel değerleri dışlaştırır:
slogandan şiire, markadan öyküye, afişten tasvire, sinemadan romana, tiyatrodan
metin/senaryo yazarlığına, medya okuryazarlığından edebiyat eleştirmenliğine
dek tüm iletişim araç ve mecrası yazınsallığı ayırtına varmadan içselleştirir.
Her iki cephenin vurgusuyla ve kuşkusuz dil aracılığıyla kurgulanan yazınsal
iletişim kendi söylem alanını -iletişime ve edebiyata ilişkin- bir kültür kodunda
belirler ve kültürel donanımını -kişilerarası iletişim, siyasal iletişim,
sağlık iletişimi gibi- mevcutlar arasına yerleştirir. Bu durumda, yazınsal
iletişimin dilinden, dilin ürettiği bir söylem alanından ve söylemin
durmaksızın dönüştürdüğü bir kültürden söz edilebilecek ve birini diğerinden
kopararak terim düzeyinde işlem yapmak mümkün olmayacaktır.
Yazınsal iletişim, her ne kadar iki alanı -edebiyat ve iletişim- cem
eden kapsayıcı bir üst-alan gibi görünse de, iletişimin edebiyatından çok
edebiyatın iletişimini ya da açık deyişle edebi yapıt ve türlerin iletişimini
ifadelendirdiğini teslim etmek gerekir. Edebiyattan yola çıkan yazınsal
iletişim de ister istemez okur-yazar, okur-yapıt, yazar-yapıt gibi
okur-yapıt-yazar arasında seyreden karşılıklı bir iletişimi çağrıştırır ve doğası
gereği estetik kaygı ve kurguları önceler. Halbuki iletişim cephesi hiç de
azımsanmayacak bir yazınsallıkla doludur. Bir reklamın sloganından bir film
senaryosuna ya da bir belgeselden herhangi bir görsel iletişim tasarımına dek
tüm iletişim eylem ve edimlerinde yazınsallığın öne çıktığı kolaylıkla görülür.
İletişimsel işlem sürecinde hedef alımlayıcıya dönük olarak belirlenen sonul
amaçlar -sadece anlamın iletilmesi örneğin- başkalaşsa da ve üretilen söylemler
tümüyle edebiyat niteliği taşımasa da, yazınsallık niteliği taşıdıklarından
iletişimin yazınsal/lık boyutunu var ederler; doğrudan iletişimden yola çıkan
bir yazınsal iletişime de konu olurlar. Bir reklam sloganının şiirselliği, bu
durumda pekala iletişimin yazınsal boyutunu işgal eder ve doğal olarak bir iletişimsel
yazın nesnesi oluverir.
İletişimsel bir yazın nesnesinin kimliğini betimlemek ya da iletişimin
yazınsallığını belirginleştirmek için kuşkusuz yazınsallığı belirleyen -sanat, estetik,
retorik, ritm, zaman, uzam, anlatı, imge, anlam gibi- kimi kavram ve ölçütleri iletişimsel
ortama uyarlamak gerekir. Bu yapılırken, bir yandan da “edebiyat, iletişim
kurar” savına karşıt olarak “iletişim, edebiyat yapar” gibi bir öngerçek
üretmek kuşkusuz yersizdir; hem edebiyatın iletişimi hem de iletişimin
edebiyatı çalışmalarına ket vurucudur üstelik. Açıktır ki, iletişim
edebiyatsız, edebiyat da iletişimsiz yapamaz.
Öte yandan, iletişimde yazınsallık, zaten bildik iletişim şemalarına da
konu olmuştur. İster doğrudan ister dolaylı ister istemli ister istem dışı
olsun her ortam ve düzeyde gerçekleşen dilsel iletişim edimlerinde yazınsallık,
kaynak ile hedef arasında işleyen sürece ileti boyutunda katılır. Altı öğeli ve
altı işlevli olarak bilinen Jakobson’un iletişim şeması da, koşut biçimde, gönderici
ve alıcı arasında gidip gelen iletinin başat işlevini yazınsallık olarak
belirler. Bu şemaya göre, gönderen, gönderilen, bağlam, ileti, bağlantı ve
düzgü ile somutlanan iletişimin kurucu etmenleri, her birine karşılık gelecek
şekilde anlatımsallık (coşku), çağrı, gönderge, yazın, ilişki, ve üstdil
işlevlerine bürünür. İletişim sürecindeki metnin, yapıtın ya da alımla(n)ma
konu-nesnesinin ürettiği yazınsal işlev doğal olarak kendini edebi türlerin
incelenmesi ile sınırlamaz. Tersine olarak edebi türler de, yazınsallıkta
bağımsızlaşırlar; böylelikle insan edimine matuf tüm (doğal) dilsel işlevlere
açılır ve düşsel ya da gerçek olan dildışı anlamlama alanlarına katışırlar.
Sonunda her iletişim durumunda ve her iletişim düzeyinde, doğallıkla, yazınsal bir
iletişim kavrayışına dönüşürler.
Tüm iletişim şemalarına uyarlanması mümkün gibi görünen yazınsal
iletişim süreçleri, kabaca, karşılıklı bir okur-yazar iletişiminin, bilgi
taşıyıcı bir yapıt aracılığıyla tek yönlü biçimde gerçekleştiği iletişim durumlarını
telkin eder. Her yazınsal iletişim durumunda üretilen bilgi ise alımlayıcı için
estetize edilmiş yazınsal göstergeler eşliğinde göndergesel bir içeriğe ve
dildışı iletişimsel bir gerçekliğe gönderme yapar. Göndergeselleşen dildışı
iletişimsel gerçeklik ontik varlığını, kuşkusuz, yazınsal iletişim uğruna ileti
işlevi kuşanmış yazınsal yapıta borçludur. Her yazınsal yapıt ister edebi ister
iletişimsel ortamda ve amaçla üretilmiş olsun, eleştirel yazınsallığı da
içkinleştirmiş bir inceleme nesnesi olarak belirir.
Yazınsal iletişimin inceleme nesnesi, yukarıda sezdirildiği üzere, bir
şiir olabileceği gibi pekala reklamsal bir ürün de olabilir. Yeter ki,
konu-dilin amaçlanmış iletişimsel anlamı yazınsal bir estetikle donanmış olsun.
Bir yazın yapıtında anlamın öncelikle estetik düzlemde vücut bulacağı
öngörüldüğünden bir reklamsal iletişim edimi de kendisinde -kısmen ya da büyük
ölçüde- vücut bulan yazınsallığı doğal olarak gözetir ve edebiyat için amaç
olan yazınsallığı, çeşitli iletişim düzey ve ortamlarında anıştırma yoluyla da
olsa araçsallaştırır –örneğin, siyasal iletişim bağlamında yapılan propaganda
konuşmaları slogan ve şiirleri araçsallaştırırken, iletişimdeki edebiyattan ya
da iletişimin edebiyatından söz etmek böylece kolaylaşır. Öyleyse, gerek reklam
gerekse edebiyat yapıtı, estetik tasarımdan mahrum kalmak istemeyen yazınsal
iletişim alıcısını yananlamsal belirti ya da eğretilemeli belirtkelerle yeterince
beslemiş olur.
Son tahlilde, başa dönerek söyleyecek olursak, iletişimin yazınsallığı
ya da tersinden okunarak yazınsallığın iletişimselliği dilden ve dilin kullanım
biçeminden kaynaklanır. Yazınsal iletişimin olmazsa olmazı dildir; sorunun
düğümü de çözümü de dildedir. Biricik işlevi iletişim kurmak olduğu bilinen dil,
gerçekte, biçemsel sıradışılıkları dillendiren iletişimsel ortam ve durumlar
ile edebi anlam ve söylem için kendine özgü biçimde sürdürülebilir bir yazınsallık
kodu üretir. Yazınsallık olgusu da estetik olgu ve değerlerle beslenmiş bir yazınsal
dil kodunu doğası gereği benimser. Böylelikle iletişim kulvarına gelen ve
iletişim işleviyle doğrudan buluşan yazınsallık, hiç kuşkusuz, estetik lezzet
ve haz verileriyle sürekli güncellenir.
Yazınsal iletişimde yazınsallığı belirleyen estetik
veri ve olgular, hem iletişim hem de yazınsallık için birincil ve
vazgeçilmezdir. Sözün özü, dilsel düzlemin ürettiği derin yapıdaki anlam
koduyla edebiyatın yüzey yapıda ürettiği estetik kodu göz ardı ederek
iletişimin yazınsallığını ya da yazınsal iletişimin içlemini alımlamak ve/ya da
iletişimdeki edebi/yat söylemi/ni yazınsal iletişim içinde değerlendirmek mümkün
değildir.
(Yedi İklim, sayı 233, 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder