21 Kasım 2016 Pazartesi

osman bayraktar

Osman Bayraktar’ı düşünürken… (*)

Osman Bayraktar’ı düşünmek daima düşünceli bir insanı düşünmek demektir. Değişik alanlarda değişik düşünmeye çalışan bir adamı düşünmeye karşılık gelir Osman Bayraktar’ı düşünmek. Onu ve düşünme biçimini anlamaya çalışmak için kendimizi sözün akarına bırakalım, ayrıntısız ve abartısızca dillendirelim Osman Bayraktar’ın düşünce haritasını.

Öncelikle vakit değerlidir Osman Bayraktar için. Vakit değerli olunca vakit kaybına sebep olabilecek her türlü detay ve tali konudan da olabildiğince uzak durulmalıdır. Her an değerlidir ve değerlendirilmelidir, ama tekil olarak değil, yaygın ve zengin biçimde düşünerek değerlendirilmelidir. Tekil ve tek kulvarlı bir değerlendirilme biçimi yoktur çünkü hayatın. Çoklu ve çoğul bir düşünme güzergahı insan için, insanın kapasitesi için mümkündür çünkü. Gelenek de böyledir zaten, modern dönem dayatmalarından uzağında olarak çoklu ve çoğul düşünme idrakinin örnekleriyle doludur. Bir insan hem tıp ile ilgilenebilir hem matematik hem siyaset hem edebiyat ile ilgilenebilir, çoğaltabilirse değişik alanları kavrayabilir, kendini geliştirebilir, o alanlarda işlem yapabilir, arzda ve arşta kendini tüm yapıp etmeleriyle var edebilirdir. Bugün daraltılmış uzmanlık alanlarına kıstırılmış insan, tüm yaşam alanlarını kavrayabilecek güçtedir ve uzmanlaşmanın dayattığı tekil bir alana hapsedilemez. Osman Bayraktar’ın eserleri çoklu ve çoğul düşünmenin doğruluğunu tanıtlar çeşitliliktedir.
Osman Bayraktar denince, elbette sanat ve edebiyat önceliklidir, ama onun eserlerinden alabildiğine geniş bir perspektif okunur. Bir yanda gezi yazılarıyla yeryüzüne aynadır Osman Bayraktar, bir yanda iş dünyasını ilgilendiren mesleki yazılarıyla bilgelik adacığı, öte yanda düşünce yazılarıyla arif bir medeniyet. Gezi yazıları Müslüman bir seyyahın yeryüzü notlarını bilgece derler ve öğretisel bilgiyi fehmettirir. Onunla gezerken beldelerin menkıbevi suretlerini seyreder, kendinizi Mekke ve Medine yollarında buluverirsiniz. Mesleki yazıları Müslümanın tarihiyle barışık ibretler kitabı gibidir; geçmişteki çözüm irfanından güncel sorunlara çare patikaları kurar. Çare ahkamını geçmişin bilgeliğiyle besler. Düşünce yazılarıysa inatla medeniyettir, illa medeniyet. Medeniyet bir Müslüman birikimiyse medeniyettir, bir Müslüman külliyatı olarak medeniyet. İlhamı, kaynağı, coğrafyası İslam olan bir medeniyet talebidir Osman Bayraktar’ın medeniyet ısrarı. Küresel dünyanın sorunlarına karşı onun düşünce yazıları medeniyet mülahazaları olarak çözümler önerir. Son birkaç yıldır intisap ettiği akademinin müktesebatını da içselleştirerek düşünce dünyasına eklemlenen akademik kulvarda bu kez araştırmalarıyla küresel sorunlara çözümler arar ve akademik metinler aracılığyla varoluş hikayesine yeni satırlar inşa eder. 
Geniş düşünür ama kısa söyler Osman Bayraktar satırlarını inşa ederken. Efradını cami bir tefekkür ve tezekkür sahibidir. Konuşkan sayılmaz, yazarak söylemeye, yazarak düşünmeye çalışır. Çeşitli türlerdeki yazıları, yazarak ifade iradesini mündemiçtir. Yazıları da doğal olarak gevezelikten sakınır, sadece söylenmesi gerekeni hülasa eder. Tabiati de öyledir. Nasıl yazıyorsa öyle söyler Osman Bayraktar; yazarak sürdürür medeniyet yürüyüşünü, çoğaltır kendisini kökten ve kökenden söyleyişiyle. Diriliş’le beslenir, Yedi İklim’le yeşerir, çeşitli mecralarda bereketlenir. Kendi hakikatiyle sanatın, edebiyatın, ilmin ve hayatın hakikatini örtüştürmeye çalışan bir hakikat yolculuğunun seyyahı gibidir Osman Bayraktar, yazdıklarıyla mümkündür adımları ve adımlarıyla mümkündür yazdıkları kopmamacasına…
Ona ilk nerede tevafuk ettiğimi hatırlamaya çalışıyorum şu an. Hatırlamakta güçlük çekiyorum, belli belirsiz slaytlar geçiyor zihnimden; Balıkesir, Bursa, İstanbul, Hasan Aycın’ın Balıkesir’deki evi,… Önemi yok kesinlemenin ama bunları düşünürken birden Balıkesir Belediye Gazinosu’ndaki buluşmamız geliyor aklıma. (Gazino deyince eğlence yeri değil, kasabamsı bir çay bahçesi hepi topu. Koca Saat’in altındaki, şimdi müze olan Belediye Binasının önündeki çay bahçesi. Ferah bir görüş alanı olan. Müdavimler ve yıllar yılı eskimeyen garsonlar…). Seksenli yılların başları olmalı. İlk görüşmeler arasında orası yeterince güçlü hafızamda. Bekliyordu bizi. Orada buluşacaktık birkaç arkadaşla birlikte. Necip Fazıl’dan bir kitabı neredeyse yarılamıştı. Bizi görünce bıraktı okumayı. Kitaptan biraz bahisle başlayan sohbet çeşitlenmişti sonra. Ahşap sandalyelerin çevrelediği ahşap masalarda kendi halinde söyleşenlerin, tek başlarına oyalananların, çaylarını yudumlayanların, sigarasını tüttürenlerin, nargilesini fokurdatanların arasında muhabbet koyulaştıkça koyulaşıyordu, diğer masaların farkındasızlığında sözün götürdüğü yerlere keyifle ilerlemiştik. O gün belki onu ayrımsadığım gündü. Konuşmadığı zamanlarda genellikle önüne bakıyor, sanki zihninin derinliklerinde yüzüyor, sonra imbikten çıkmış gibi kurulanmış kısa cümleler kuruyordu. Anlaşılır cümlelerle tefekkürü manaya dönüştürüyordu. Sonra yine sakin sakin sözü sıradanlaştırıyordu. Sakindi, her zaman da öyle olmuştu. Sonraları az da olsa, Hasan Aycın ile saatler süren sohbetlerine tanıklık etmiştim. Bir fotoğraf da buydu benim için o yıllardan kalan. Bir de bitmeyen demli çay. Lafın sonunu getiremiyorlardı bir  türlü. Kısa cümlelerle önemli konuları irdelemeyi başaran bir üslubu vardı Osman Bayraktar’ın. Hele Hasan Aycın ile daha da ürer ve büyürdü kısa ama manidar deyişleri. Bugün yazılarına bakıldığında benzer üslubun sürdüğü görülür. Kısa ve kolay anlaşılır ifade tarzı, onun bilinçle sürdürdüğü söz ve yazı hayatının temel nüvesini oluşturur. Neyse odur yani Osman Bayraktar; sözüyle yazısını kuran, yazısıyla düşüncesini kuran, yürüyüşüyle medeniyet kuran adımlar eşliğinde arı duru bir mütefekkirdir.
Anlaşılır olmak, anlaşılır yazmak önemlidir Osman Bayraktar için. Anlaşılırlık hitabın muhataba ulaşması için elzemdir. Yazılarımın anlaşılmazlığından bahisle, önce yazıp sonra onları anlaşılmaz hale getirdiğimi vehmederek latife eder ve anlaşılır olmanın önemini böyle de vurgulamaya çalışır kimi zaman. Onun nüktedan dokundurmasını burada haklı çıkarmamak için muhatabına hitabın ulaştığı sanısıyla bitirmeye çalışayım, Osman Bayraktar ile ilgili düştüğüm bu kısa notu. Ukdeleri ve umdeleriyle birlikte sanatçı, edebiyatçı, düşünür, akademisyen kişiliğinin bereketine tanıklık eden biri olarak yeryüzü yolculuğunun hakkını vermeye çalışan Osman Bayraktar’ı böyle düşünmekle yetineyim; başlarken dediğim gibi, ayrıntısız ve abartısız. Onun gibi ben de maksadı hasıl ettiysem sözü uzatmak beyhude.

(*)Yedi İklim dergisi, sayı 320, kasım 2016.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder