Osman Bayraktar’ı düşünürken… (*)
Osman Bayraktar’ı düşünmek daima
düşünceli bir insanı düşünmek demektir. Değişik alanlarda değişik düşünmeye çalışan
bir adamı düşünmeye karşılık gelir Osman Bayraktar’ı düşünmek. Onu ve düşünme
biçimini anlamaya çalışmak için kendimizi sözün akarına bırakalım, ayrıntısız
ve abartısızca dillendirelim Osman Bayraktar’ın düşünce haritasını.
Öncelikle vakit değerlidir Osman
Bayraktar için. Vakit değerli olunca vakit kaybına sebep olabilecek her türlü
detay ve tali konudan da olabildiğince uzak durulmalıdır. Her an değerlidir ve
değerlendirilmelidir, ama tekil olarak değil, yaygın ve zengin biçimde
düşünerek değerlendirilmelidir. Tekil ve tek kulvarlı bir değerlendirilme
biçimi yoktur çünkü hayatın. Çoklu ve çoğul bir düşünme güzergahı insan için,
insanın kapasitesi için mümkündür çünkü. Gelenek de böyledir zaten, modern
dönem dayatmalarından uzağında olarak çoklu ve çoğul düşünme idrakinin
örnekleriyle doludur. Bir insan hem tıp ile ilgilenebilir hem matematik hem
siyaset hem edebiyat ile ilgilenebilir, çoğaltabilirse değişik alanları
kavrayabilir, kendini geliştirebilir, o alanlarda işlem yapabilir, arzda ve
arşta kendini tüm yapıp etmeleriyle var edebilirdir. Bugün daraltılmış uzmanlık
alanlarına kıstırılmış insan, tüm yaşam alanlarını kavrayabilecek güçtedir ve
uzmanlaşmanın dayattığı tekil bir alana hapsedilemez. Osman Bayraktar’ın
eserleri çoklu ve çoğul düşünmenin doğruluğunu tanıtlar çeşitliliktedir.
Osman Bayraktar denince, elbette
sanat ve edebiyat önceliklidir, ama onun eserlerinden alabildiğine geniş bir
perspektif okunur. Bir yanda gezi yazılarıyla yeryüzüne aynadır Osman Bayraktar,
bir yanda iş dünyasını ilgilendiren mesleki yazılarıyla bilgelik adacığı, öte
yanda düşünce yazılarıyla arif bir medeniyet. Gezi yazıları Müslüman bir
seyyahın yeryüzü notlarını bilgece derler ve öğretisel bilgiyi fehmettirir.
Onunla gezerken beldelerin menkıbevi suretlerini seyreder, kendinizi Mekke ve
Medine yollarında buluverirsiniz. Mesleki yazıları Müslümanın tarihiyle barışık
ibretler kitabı gibidir; geçmişteki çözüm irfanından güncel sorunlara çare
patikaları kurar. Çare ahkamını geçmişin bilgeliğiyle besler. Düşünce yazılarıysa
inatla medeniyettir, illa medeniyet. Medeniyet bir Müslüman birikimiyse
medeniyettir, bir Müslüman külliyatı olarak medeniyet. İlhamı, kaynağı,
coğrafyası İslam olan bir medeniyet talebidir Osman Bayraktar’ın medeniyet
ısrarı. Küresel dünyanın sorunlarına karşı onun düşünce yazıları medeniyet
mülahazaları olarak çözümler önerir. Son birkaç yıldır intisap ettiği akademinin
müktesebatını da içselleştirerek düşünce dünyasına eklemlenen akademik kulvarda
bu kez araştırmalarıyla küresel sorunlara çözümler arar ve akademik metinler aracılığyla
varoluş hikayesine yeni satırlar inşa eder.
Geniş düşünür ama kısa söyler
Osman Bayraktar satırlarını inşa ederken. Efradını cami bir tefekkür ve
tezekkür sahibidir. Konuşkan sayılmaz, yazarak söylemeye, yazarak düşünmeye
çalışır. Çeşitli türlerdeki yazıları, yazarak ifade iradesini mündemiçtir.
Yazıları da doğal olarak gevezelikten sakınır, sadece söylenmesi gerekeni hülasa
eder. Tabiati de öyledir. Nasıl yazıyorsa öyle söyler Osman Bayraktar; yazarak sürdürür
medeniyet yürüyüşünü, çoğaltır kendisini kökten ve kökenden söyleyişiyle. Diriliş’le
beslenir, Yedi İklim’le yeşerir, çeşitli mecralarda bereketlenir. Kendi
hakikatiyle sanatın, edebiyatın, ilmin ve hayatın hakikatini örtüştürmeye
çalışan bir hakikat yolculuğunun seyyahı gibidir Osman Bayraktar, yazdıklarıyla
mümkündür adımları ve adımlarıyla mümkündür yazdıkları kopmamacasına…
Ona ilk nerede tevafuk ettiğimi
hatırlamaya çalışıyorum şu an. Hatırlamakta güçlük çekiyorum, belli belirsiz
slaytlar geçiyor zihnimden; Balıkesir, Bursa, İstanbul, Hasan Aycın’ın
Balıkesir’deki evi,… Önemi yok kesinlemenin ama bunları düşünürken birden Balıkesir
Belediye Gazinosu’ndaki buluşmamız geliyor aklıma. (Gazino deyince eğlence yeri
değil, kasabamsı bir çay bahçesi hepi topu. Koca Saat’in altındaki, şimdi müze
olan Belediye Binasının önündeki çay bahçesi. Ferah bir görüş alanı olan.
Müdavimler ve yıllar yılı eskimeyen garsonlar…). Seksenli yılların başları
olmalı. İlk görüşmeler arasında orası yeterince güçlü hafızamda. Bekliyordu
bizi. Orada buluşacaktık birkaç arkadaşla birlikte. Necip Fazıl’dan bir kitabı
neredeyse yarılamıştı. Bizi görünce bıraktı okumayı. Kitaptan biraz bahisle
başlayan sohbet çeşitlenmişti sonra. Ahşap sandalyelerin çevrelediği ahşap
masalarda kendi halinde söyleşenlerin, tek başlarına oyalananların, çaylarını yudumlayanların,
sigarasını tüttürenlerin, nargilesini fokurdatanların arasında muhabbet
koyulaştıkça koyulaşıyordu, diğer masaların farkındasızlığında sözün götürdüğü
yerlere keyifle ilerlemiştik. O gün belki onu ayrımsadığım gündü. Konuşmadığı
zamanlarda genellikle önüne bakıyor, sanki zihninin derinliklerinde yüzüyor,
sonra imbikten çıkmış gibi kurulanmış kısa cümleler kuruyordu. Anlaşılır
cümlelerle tefekkürü manaya dönüştürüyordu. Sonra yine sakin sakin sözü
sıradanlaştırıyordu. Sakindi, her zaman da öyle olmuştu. Sonraları az da olsa,
Hasan Aycın ile saatler süren sohbetlerine tanıklık etmiştim. Bir fotoğraf da
buydu benim için o yıllardan kalan. Bir de bitmeyen demli çay. Lafın sonunu
getiremiyorlardı bir türlü. Kısa
cümlelerle önemli konuları irdelemeyi başaran bir üslubu vardı Osman
Bayraktar’ın. Hele Hasan Aycın ile daha da ürer ve büyürdü kısa ama manidar
deyişleri. Bugün yazılarına bakıldığında benzer üslubun sürdüğü görülür. Kısa
ve kolay anlaşılır ifade tarzı, onun bilinçle sürdürdüğü söz ve yazı hayatının
temel nüvesini oluşturur. Neyse odur yani Osman Bayraktar; sözüyle yazısını
kuran, yazısıyla düşüncesini kuran, yürüyüşüyle medeniyet kuran adımlar eşliğinde
arı duru bir mütefekkirdir.
Anlaşılır olmak, anlaşılır yazmak
önemlidir Osman Bayraktar için. Anlaşılırlık hitabın muhataba ulaşması için
elzemdir. Yazılarımın anlaşılmazlığından bahisle, önce yazıp sonra onları
anlaşılmaz hale getirdiğimi vehmederek latife eder ve anlaşılır olmanın önemini
böyle de vurgulamaya çalışır kimi zaman. Onun nüktedan dokundurmasını burada haklı
çıkarmamak için muhatabına hitabın ulaştığı sanısıyla bitirmeye çalışayım,
Osman Bayraktar ile ilgili düştüğüm bu kısa notu. Ukdeleri ve umdeleriyle
birlikte sanatçı, edebiyatçı, düşünür, akademisyen kişiliğinin bereketine
tanıklık eden biri olarak yeryüzü yolculuğunun hakkını vermeye çalışan Osman
Bayraktar’ı böyle düşünmekle yetineyim; başlarken dediğim gibi, ayrıntısız ve
abartısız. Onun gibi ben de maksadı hasıl ettiysem sözü uzatmak beyhude.
(*)Yedi İklim dergisi, sayı 320, kasım 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder