Gelişen iletişim teknolojileriyle birlikte küreselleşme olgusuna da tanıklık eden çağımız insanı devasa olanakların belirlediği (belki de dayattığı) yeni bir yaşam biçimine doğru hızla ilerliyor. İnsanlık, varoluşundan bu güne kadar denediği çeşitli iletişim değişkelerini sanal ortam düzeyine kadar getirmeyi başardı. Bundan sonrasını kestirmekse pek kolay görünmüyor. Geleceğe dönük muhayyel kurguların da iletişimdeki gelişim, değişim ve dönüşümün hızına koşut bir hızla yapılma zorunluluğu baş gösteriyor. Artık yıllar sonrasında değil, önümüzdeki birkaç yıl içinde bile neler olacağını kestirmekte takatsiz kaldığımız bir gerçek. İletişimdeki hız, düşünme/öngörü hızımızın önüne geçti neredeyse. Olan biteni anlamaya çalışan zihnimiz/imgelemimiz iyiden iyiye yoruldu. Her anlamda daha çok hız gerektiren bir yüzyıla bu noktada yorgun girdi insan soyu.
İsterseniz belleğimizi biraz yoklayalım ve iletişim olgusunda nereden nereye gelindiğini düşlemeye çalışalım. Bugün kullanılmadığı için unutulan duman, boynuz, tamtam, hiyeroglif, posta güvercinleri, posta arabaları, vb. araçları anımsatırsak, sanırım iletişimin ilk-el tarihini gözlerimizin önüne getirebilir, böylelikle imgelemimizde bir iletişim defilesi izleyebiliriz. Ama bilindiği üzere, iletişim araçlarının gelişimi düzleminde yaşanan bu süreç yüzyılları almıştı. Yüzyılımızın başlarında insanlık henüz fotoğraf ve radyoyla yeni yeni tanışırken, ortalarına doğru iletişim teknolojisi büyük bir hızla atağa kalkmıştır. Ve bugün gelinen nokta, değil 1900’lü yılların başlarında dünyayla tanışan insanları, günümüz insanını bile şaşırtacak düzeye ulaşmış, hayal edilenin çok ötesine geçmiştir. Böylesi bir gelişme bir yandan fazla bir düşünsel enerjiyi gerektirmiş öte yandan da iletişim ağlarıyla sarılmış insanın çaresizliğini ortaya çıkarmıştır.
Buna karşın insanın en başat gereksinimlerinden birinin iletişim kurma gereksinimi olduğu gözden ırak tutulmamalıdır. “İletişim, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlık sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insana özgü bir olgudur”[1] çünkü. Öyleyse, bir insanı iletişimsizliğe terk etmek, ona verilebilecek en derin azaplardan biri olacaktır. Bununla birlikte, yaşadığımız güncel iletişim ortamını da insana bahşedilmiş bir ödül gibi algılamak yanıltıcı sonuçlara götürebilir bizi. İnsanın denetleyemeyeceği oranda gelişen iletişim olanakları geleceğin bilinmezliğiyle birleşerek bir karamsarlık da yeşertebilmektedir.
Uluslararası bir tekelleşmenin kuşattığı modern dünyamızın, McLuhan’ın dediği gibi, ‘evrensel tek bir köy’e dönüştüğünü[2]; kitle iletişim araçlarının ve yeni iletişim teknolojilerinin, günümüzün küreselleşen dünyasında kendi kutsallarını üreterek kitleleri kontrol eden ve sağaltan bir işlev gördüğünü[3]; insanın ayaklarını yerden kestiğini ve insanda her şeye gücü yetermiş gibi mutlak bir iktidar, mutlak bir kudret/egemenlik duygusu uyandırdığını[4] ileri sürebiliriz. Ancak bu tür düşünsel değerlendirmelerin ötesine geçerek, günden güne yetkinleşen iletişim araçlarının bilinen yararlarını, getirdikleri kolaylıkları da görmezden gelemeyiz. İletişim araçlarının içerdiği baş döndürücü bunca rahatlık karşısında şaşkın, olan bitenin ayırdına varmaya çalışan insanoğlu, şimdilik, cebinde taşıdığı telefonuyla dünyayı izlemenin tadını çıkarıyor. Hücresel telefonlar, kredi kartları, bilgisayarlar, internet, wap, vb. gibi bir dizi iletişim aygıtı, içinden çıkılmaz bir karmaşa yumağı gibi görünse de sağladıkları çabukluk ve kolaylıklar kimsenin yadsıyamayacağı boyuta ulaşmış; insanlığı bu bağlamda yakalamış ve bu yaşam biçimine tutsak etmiştir.
Bu yaşamın gereklerinden kaç(ın)mak pek olası görünmüyor. Bilgisayarınızın klavyelerine seğirttiniz mi, o dünya sizin, siz de o dünyanınsınız. Bir arkadaşınızla söyleşi mi yapacaksınız, yoksa sıkıldınız da laflayacak birilerini mi arıyorsunuz, canınız pizza mı çekti, dünyanın öbür ucundaki bir müzeyi mi merak ettiniz, kanarya beslemek istiyorsunuz ama bakımı hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz öyle mi, günlük gazetelerde ne var ne yok mu dediniz, havale yapacak ya da faturalarınızı mı ödeyeceksiniz, sorun değil. Meraklarınızı gidermek, bilgi gereksinimlerinizi karşılamak ya da gündelik sorunlarınızı çözmek, hatta onlardan tümüyle kurtulmak, dünyanın yaşamsal sıkıntılarından sanal aleme kaçarak kurtulmak isteyebilir, kendinizden bile kaçabilirsiniz... O büyülü klavyelerle üstesinden gelemeyeceğiniz iş neredeyse yok gibidir. Durum böyle olunca sanal ortamın da çekiciliği artar. “Sanal alanın çekici olmasının nedeni aslında uzak, dokunulmaz ve kurgusal bir yer olmasıdır. Arzularımızın ve düşlerimizin içinde daha rahat edeceği alternatif bir dünya olarak görülmesidir”[5]. Yaşadığımız dünyaya artık gereksinimimizin kalmadığı sanısı, doğal olarak yaşam alışkanlıklarımızın da değişmesini gerekli kılacaktır.
Düşünsel bir açılım sağlamak amacıyla sözünü ettiğimiz bu erişkin iletişim dünyasında en etkin rolü artık sanal iletişim ortamı, yani internet üstleniyor. Tümleyici bir iletişim ortamı biçiminde karşımıza çıkan internet ağı, parçalar yığını haline gelen iletişim araç ve etkinliğini tikel olarak kendi bünyesinde toplamaya başladı. Telefondan bilgisayara (=internete), bilgisayardan telefona geçilebilen mesajlar, çeşitli bankacılık işlemleri, siparişler, reklam ve tanıtım hizmetleri, sanal üniversiteler, iş dünyası, sanal mağazalar, e-alışveriş ve diğerleri...
Yalın bir bilgi kaynağı ve iletişim aracı olma kimliğinin ötesine geçen internet herkesin yeni umut kapısı artık; iletişimcisinden tüccarına, öğrencisinden yatırımcısına kadar herkesin. Gereksinim duyulan bir bilgiden tüketici taleplerinin anlaşılmasına ve yorumlanmasına kadar sayısız etkinlikle öne çıkan internet, bütün beklentilere yanıt vermek üzere yapıyor geleceğe dönük tasarımlarını. Her gün yeni bir gelişmenin yaşandığı sanal ortamda yer almak ve dünyaya açılmak isteyen herkes gibi şirketler de ürün ya da hizmetlerini sanal dünyada tanıtma ve pazarlama, sektördeki öteki kuruluşlarla iletişim kurma, karşılıklı teklif sunma, talep bildirme gibi çeşitli alanlardaki girişimleriyle sanal pazarda (e-pazar) çoktan yerlerini aldılar; sanal da olsa hedef pazarlarını genişlettiler, evrensel pazaryerine açıldılar. Kuruluşlarını geleceğe taşımak, bir başka deyişle gelecekte de var olabilmek isteyen şirketlerin içte ve dışta neler olup bittiğiyle yakından ilgilenmek bağlamında interneti iyi ve hızlı okumanın yaşamsal bir gereklilik olduğu ortaya çıktı böylece.
İş yapmak isteyen her kurum ya da kuruluş, ortaya çıkan ve dünya ekonomisini değiştiren/dönüştüren bu yeni ekonomi düzenini keşfetmek ve müşteri odaklı bir yapıya kayan e-ticarete ayak uydurmak zorundadır artık. Gelişmeler, üretim-tüketim ağında aracı insan faktörünü ortadan kaldırma yönündedir. Tüketici sanal ortamda bir ürün satın almaya kalktığında, tedarik zincirlerinin birbiri ardına harekete geçmesiyle o ürünün zamanında tüketicinin eline ulaşmasına olanak tanıyacak bir düzenek kurgulanmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, dünya e-ticaret hacminin de 2004 yılında 7 trilyon dolara ulaşacağı da tahminler arasında yerini alıyor[6].
Toplumsal yaşama ve özellikle iş dünyasına daha çok e-posta biçiminde giren internet, ürün ve hizmet tanıtımlarının da sitelerde yer almasıyla gelişti. Şimdilerde, e-ticaretin gelişkin bir yapıya eriştiği yeni bir ekonomi düzeni aşamasına gelinmiştir. Gelecekte ne olur, kestirmek olanaksız. Ne var ki, kablosuz internetin de gündeme geldiği bu günlerde, sanal ortamın dışında kalarak ticari yaşamda ayakta durmanın mümkün olamayacağını kestirmekse hiç zor değil.
[1] Ünsal Oskay, İletişimin ABC’si, İstanbul, Simavi Yayınları, 1992, s.7.
[2] a.g.y., s.13.
[3] Yusuf Kaplan, “Küresel Medyatik Düzen”, Yeni Şafak, 24 Temmuz 2000, s.8.
[4] Kevin Robins, İmaj Görmenin Kültür ve Politikası, Çev. Nurçay Türkoğlu, İstanbul, Ayrıntı, 1999, s.73.
[5] a.g.y., s.37.
[6] “E-ticaret, Yerini E-pazaryerine Bırakıyor”, BThaber, Sayı 287, 25 Eylül - 1 Ekim 2000.
(Çerçeve, Sayı 9, 2001)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder