Okullu fotoğraflar cephesinde yeni
bir şey yok
Görünen her şey, görünmeyene aralanan bir arayüzdür ya da
görünmeyenin görülebilir beyanı; deyim yerindeyse, dildışı gerçeklik düzlemini
saklayan saydam bir dilsel kılıf ya da görünürlükteki görünmeyenin görülebilir
perdesidir, ışığı kaydeden fotoğrafın kurucu birimlerinin, tıpkı, görünmeyen
ışığı örten perdenin üzerindeki motifleri telkin etmesi gibi. Motifler
derlendikçe ya da çerçevelendikçe, perdeyi tezyin edenin tasarımsal niyet ve
heyecanını öteleyen görsel bir metin ortaya çıkar. Fotoğrafik metindir bu ve
fotoğrafik perdeye ağar; çerçevelenmesi ışığa muhtaç, görselliği ışık sayesinde
bir perdeye.
Vaktin zerresindeki ışıkla gün ışığına kavuşmuş fotoğrafik
perde, fotoğraf görselliğinin sınırsızlığında yalın bir kesittir yalnızca, ama
amaçlanmış görüngüleri hemen kolaylıkla ele vermeyen bir kesit. Fotoğrafik
kesit ya da fotoğraf çerçevesi, iyi görüşçünün ya da geleneksel ifadesiyle
basiret sahibinin nazarına -“bakış
derinliği”ne ya da “derinliğine bakış”ına- bağımlı biçimde açar kendini ve
perde kısmen de olsa aralanır. Fotoğraf, tam da bu noktada, ‘ânı tutamayış
ânı’nın kanıtıdır ve, doğal olarak, noktasal bir ânın çağırıcısı olmakla
birlikte, küllî bir zamansal algının çağıltısıyla yorar görüşçüsünü.
EskiYeni,
Sayı 11, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder