2 Şubat 2012 Perşembe

diyarbekir kaç kapı (mç)

DİYARBEKİR KAÇ KAPI

Kırmızı bir kazak vardı üzerimde. Beyaz damaları kemer gibi sarıyordu belimi. Ablam örmüştü. İlk tanışmalardaki tuhaf bakışlara kazağın  mı yoksa tenimin mi rengi neden olmuştu? Bilemiyorum. Belki ikisi de değildi. Bunu sonra anlayacaktım.

            1983 yılının eylülüydü beni karşıladığında. Akşamın karanlığı çökmüştü. Mardin'den her geleni kabulündeki gibi, beni de Mardin kapısından buyur etmişti içeri. Bir an sessizlik ve kimsesizlik sarmıştı her yanımı. Önyargılarım beni ürkütüyordu. Kalacak bir yer bulmalıydım. Ne gidebileceğim bir adres, ne tanıdık bir isim, ne de iletilecek bir selam vardı elimde.Tünelden çıkmak üzere olan trenin cılız aydınlıktan gün ışığına kavuşmasına benzer bir duyguyla ilerlerken, ışıkların ve insanların yavaş yavaş çoğaldığını gördüm. Şehir merkezine yaklaştığımın farkındaydım. Sinema yanındaki bir otelde geçirdim geceyi. Çok katlı bir bina vardı yanında. Buraya kimilerinin gökdelen dediklerini duymuştum sonraları.
          

Devamı için bak.

(*) Yakın Diyarlar, İstanbul, Ketebe Yayınları, 2025

(Kayıtlar, Sayı 45, 1995)
(edebistan.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder