Kudüs’e gideceğimi söyleyince, bir arkadaşım yanında kandil yağı götür,
demişti. Bir an anlamamıştım ama sonra hatırladım o hadisi; ‘oraya gidemezseniz,
hiç olmazsa kandillerinde yakılmak üzere yağ gönderin’ mealindeydi. Yani Kudüs
her zaman ışımalı, kandilleri sönmemeliydi. Gidenlerin ya da gidemeyenlerin
sahiplenmesinde hayat bulmalı, mahzun kalmamalıydı. Kandillere yağ olarak
canlarını ve ömürlerini koyanları hürmetle anarak ve kanayan bir kandile bir
damlacık da olsa yağ olabilmeyi arzulayarak çıktım yola.
Yolda, üvey bıraktığımız Kudüs’ü düşlüyor, onunla ilgili bildiklerimi
düşünüyordum, bir de arkadaşlarımın zaman zaman dillendirdikleri kaygılarını.
Bir arkadaşım Kudüs deyince durur, boynu düşer, ben gidemem derdi, bir diğeri
ne yüzle gideceğiz derdi, bir başkası yüreğim dayanmaz derdi. Herbirini çok iyi
anlıyorum. Kudüs göz göre göre sinemizden koparılırken, çaresizliğin insanı
nasıl eritip bitirdiğini çok iyi biliyorum; tüm kaygıları bir ziyaretle gidermeye
gücümün yetmeyeceğini de, ama bir gün bile olsa Kudüs’e gidip onu bizzat görmeyi
ve, geldim Kudüs’üm, acına bizzat tanıklık etmeye geldim, dayan, biraz daha
dayan, acılarının bitmesi yakındır, diyebilmeyi çok istemiştim. Bunu yapabilmek
ve Kudüs’ün yüreğine dokunabilmek için bağrıma taş basarak gözlerimi Beytü’l-Makdis’in kapılarında açmam gerekiyordu.
Şükür ey Kudüs şükür, kavuşturacak olana şükür; yakınlarındayım, az
sonra kapılarındayım. Beni haremine al. Kandiline bir damla yağ olmaya geldim.
Bir kandil yak içimde…
*
Mübarek Filistin topraklarına gelince ilk hamdele ve salveleyi El-Halil’e
saklıyorum. Kudüs’e kavuşmadan Efendimizin dedem dediği İbrahim Peygamberi,
yakınlarını ve kabirleri muhafaza eden Halilurrahman Camii’ni ziyaret edeceğim.
Diyarbakır sur içindeki dar ve yılankavi sokaklarda ilerliyor gibiyim.
Devamı için bak.
(*) Yedi İklim, Eylül 2018, Sayı 404
(*) Yakın Diyarlar, İstanbul, Ketebe Yayınları, 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder