Görsel İletişim İçin Bir Derkenar: Reklamın Türkiye Serüveni
Mete ÇAMDERELİ
Giriş
Türkiye’de görselin ve
görsel iletişimin başat öğelerinden biri olarak reklamı anlamak ve onu görsel
iletişim kültüründe yerli yerince konumlandırabilmek için, gelişim serüvenine
tanıklık etmek gerekir. Bu tanıklığa kapı aralamak ve reklamın görsellikle olan
bağının yadsınamaz olduğunu pekiştirmek ve ‘reklamın görsel tarihi’ne bir
tarihçe ile başlangıç yapabilmek niyeti, bu yazının başat amacı olarak öne
çıkmaktadır.
Türkiye’de reklamın
tarihine geçmeden önce, hemen hatırlatalım ki, bugün Türkiye’de ‘daha çok satış
mesajları içeren duyurumların kitle iletişim araçlarında yer ve zaman satın
alınarak iletilmesi’ biçiminde anlaşılan kavrama karşılık olarak ‘reklam’
teriminin benimsenmesi ve gündelik kullanıma tam olarak girmesi için en azından
İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesini beklemek gerekecekti. 20. yüzyılın ortalarına
dek ‘reklam’ terimi kullanımdaysa da ‘ilan’ teriminin egemenliği ve kapsayıcı
kullanımı henüz ömrünü tamamlamamış; türkçe’de ‘ilan’ ile ‘reklam’ terimlerinin
yolları henüz belirgin biçimde ayrılmamıştı[i].
Terimsel düzeydeki bu
küçük hatırlatmadan sonra, Türkiye’de reklamın tarihçesini betimleyebilmek için
öncelikle Osmanlı dönemine bakmak, oradan Cumhuriyet dönemine geçmek gerektiği
açıktır; günümüze doğru gelinceye dek kronolojik bir seyir izlemek ancak böyle
yapmakla mümkün olabilir.
İlk
reklam (1700’lü yıllar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder