Acem
ülkesinde eyleştim
Acem
ülkesinde eyleşmek bugüne nasipmiş. Yıllar yılı hasretini
çektiğim yakın bir diyarı görecek, zihin ve gönül coğrafyamın
şehirlerine sokulacak, onlarla ramazan arifesinde, üç ayların
serinliğinde hasbihal edecektim. Vuslat hasıl olduğunda, Mekke,
Medine, Kudüs, Semerkant ve İstanbul görgüsüyle selamladım,
hürmet arz ettim. Tahran’dan mukabele etti. Kavuşturana şükürden
acizim.
*
Yanılmamışım,
Tahran kalabalık bir başşehir ve oldukça hareketli; geniş
yollar, upuzun caddeler, trafik sıkışıklığı, yayalar, çarşı
pazar, park bahçe, sokak meydan, şehir mobilyaları... Dış
cephelerdeki süsler, süslemeler, sanat yoğun mekanları fısıldar
gibi... Şehre göz süzüyor ve kısıtlı zamanı
bereketlendirebilmek için biraz acele ediyorum. Halka açık büyük
parkın yanından nezih bir mekana, Gülistan Sarayı’na, namı
diğer güneş bahçesine geçiyorum. Kaçar hanedanı
Nasreddin
Şah’tan miras Gülistan sarayı muhayyilemin çok ötesinde;
müzeyyen ve müzehhep duvarlarla çevrili büyük bir avlu, ortası
uzunlamasına büyük bir havuz, etrafı ağaçlar. Her bir duvarın
yüzeyi eksiksiz bezeli; çeşitli figür ve motifler duvarları,
duvar kemerlerini, yan sütunları süslüyor. Yayını geren bir
süvari mi, mızrak ya da kılıcıyla avının etrafında dolanan
bir atlı mı arıyorsunuz yoksa asalet ve ihtişamı simgeleyen
müsenna tavus kuşları mı ya da aslandan kaçmaya çalışan bir
ceylan mı, gagasında balık olan bir balıkçıl mı... Hangisini
sayayım; kınalı keklikleri mi, envai çeşit kuş ve çiçeği mi,
hepsi orada. Seramik ve çini nakışlar, duvarların alınlarını,
yüzeylerini, yan sütunlarını süslüyor, safran sarısı ve
turkuazdan yayılan yedi renkle harmanlanıyor. Avludan iç mekana
girince adeta bir parıltı sağanağına tutuluyorsunuz. Salonlarda
ilerlerken, tavanlar ve sırlanmış tavan göbekleri de dahil olmak
üzere ayna sanatının görkemini idrak ediyor, tasarım zevkinin
inceliğine şahit oluyorsunuz. Cam ve ayna işlemeciliğinin
şahikasında dilim tutuluyor, gönlüm tarifsiz beğenileri deruhte
ediyor. Çok parçalı, irili ufaklı çok heykelli muhteşem bir
mermer taht ve ilerleyen bölümlerdeki zarif alçı istifleri, ilk
kez görmüş olmanın haz ve heyecanını körüklüyor. Avludaki
renk, desen, motif, figür ışıltısı, içerdeki cam ve ayna
parıltısıyla harmanlanarak, içinde kalınası bir sonsuzluğun
kapılarını aralıyor. Gözümü nereye çevireceğimi şaşırıyor,
ahşap oyma işleriyle süslü cam ve pencerelere bakamıyorum
bile...
Devamı için bak.
(*) Yedi İklim Dergisi, Sayı 414-415, Eylül-Ekim 2024
(*) Yakın Diyarlar, İstanbul, Ketebe Yayınları, 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder