4 Ocak 2025 Cumartesi

gölgenin çizgisi

Gölgenin çizgisi ya da gölgeyi çizgide/n okumak

Çizgi, bir uzama bırakılan imgesel bir izdir. Çeşitli figür ve şekiller aracılığıyla sanat ve iletişim ortamlarının olmazsa olmazıdır. Çizgisel görseller fiziki tasarımlar aracılığıyla uzama yansır; amaçlanmış imge ve simgeleri temsil ve tasvir ederler. Gölge olgusu da çizgisel tasarımlarda çokça kullanılan özerk ya da tamamlayıcı bir imgedir. Bu çalışmada, gölge imgesi çizgisel tasarımlardan okunmaya çalışılacaktır. Çizgi sanatından seçilen sınırlı sayıda ürünü, yapılacak çözümlemelerin inceleme nesnesi olarak belirledik. Bütünceyi oluşturan çizgiler, Hasan Aycın’ın gölge imgesi ile tasarladığı sayısız çizgiden birkaçıyla -rastlantısal olarak seçilmiş on çizgi- sınırlanmış ve söylem çözümlemesine tabi tutulmuştur. Bunu yapmaktaki amaç, çizgilerdeki gölgelerin imgesel iz ve izleklerini anlamak/anlamlamaktan ibarettir. Çözümlemeler sonucunda, tutsaklık ya da kımıltısızlıktan bilgelik ya da varoluşa, oradan nefs, sadakat ve mücadeleye dek çeşitli imgelere erişildi. Bütün bu imgeleri tekil bir imgeye indirmenin ya da tikel izlekler halinde kategorize etmenin imkansızlığı belirlenmiş oldu, ama aynı zamanda sanatçının gölge imgesini sürdürülebilir standart bir imge olarak tasarlamadığı da saptanmış oldu.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4349675

2 Ocak 2025 Perşembe

iznik, kuytu alem

İznik, kuytu âlem

Baharın son günleriydi. Sıcaklar iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştı. Her yer gibi, İznik de sıcaktı. Yeni bir yurt edinmek niyetiyle oradaydık. Sakin ve dingin bir kasaba-şehirdi; önemli ölçüde şehirden izler taşıyor, köysel bir tazelik ve sükunet saklıyordu. Bazen şehir, bazen kasaba, bazen köy; tekmili birden. Sevmiştik orayı hayat arkadaşımla. Niyetimiz, kesin karara dönüştü ve bir dostumuzun zahmeti ve gayretiyle çok geçmeden mütevazı bir yer edindik. Yerleşiverdik. Sakinlik ve yavaşlık ilk izlenimlerimiz olarak gönül kayıtlarımıza düştü.

9 Aralık 2024 Pazartesi

bir kelime4

Bir kelimeyi düşünmek : Fen

"Sanatçı için alem bilgisinin hükmü, kendisi de Tanrı’nın bir kelimesi olarak alem içinde özel bir alem olma bilgisini amentüsüne dahil etmekten ibarettir” (Ömer Lekesiz)
“Herkes, bir fennin, bir sanatın fedaisidir. Ömrünü o yolda sarf eder” (Mevlana Celalettin-i Rumi)

Her kelime deneyim evreninin mütemmim cüzüdür; varlığı kaçınılmaz, yokluğu telafisizdir. Böylesi bir yargı, fen kelimesi için de geçerli. Yokluğunda, telafisi güç görünen bir kelime fen; kullanım yaygınlığı giderek yitiyor. Fenleri içkin Darül Fünun üniversite oldu. Fen liseleri henüz duruyorsa da, liselerde bağımsız fen bölümleri artık neredeyse hissedilmiyor. Fen fakülteleri tabiat bilimlerine dönüştü.

10 Eylül 2024 Salı

acem ülkesi

Acem ülkesinde eyleştim


Acem ülkesinde eyleşmek bugüne nasipmiş. Yıllar yılı hasretini çektiğim yakın bir diyarı görecek, zihin ve gönül coğrafyamın şehirlerine sokulacak, onlarla ramazan arifesinde, üç ayların serinliğinde hasbihal edecektim. Vuslat hasıl olduğunda, Mekke, Medine, Kudüs, Semerkant ve İstanbul görgüsüyle selamladım, hürmet arz ettim. Tahran’dan mukabele etti. Kavuşturana şükürden acizim.

*

Yanılmamışım, Tahran kalabalık bir başşehir ve oldukça hareketli; geniş yollar, upuzun caddeler, trafik sıkışıklığı, yayalar, çarşı pazar, park bahçe, sokak meydan, şehir mobilyaları... Dış cephelerdeki süsler, süslemeler, sanat yoğun mekanları fısıldar gibi... Şehre göz süzüyor ve kısıtlı zamanı bereketlendirebilmek için biraz acele ediyorum. Halka açık büyük parkın yanından nezih bir mekana, Gülistan Sarayı’na, namı diğer güneş bahçesine geçiyorum. Kaçar hanedanı

7 Temmuz 2024 Pazar

kelimeyi düşünmek

Allahın kelimelerini değiştirebilecek hiçbir güç yoktur (Enam, 34)

Allah’ın kelimeleri tükenmez (Lokman, 27)

Birçok kelime biliyoruz; birçok kelimeyi telaffuz ediyor, birçok kelimeyle iletişim kuruyoruz. Kelimelerle ömür sürüyor; yazıyor, konuşuyor, düşünüyoruz. Kelimelersiz olamıyoruz, çünkü kelime, kaimdir ve kaim olana delildir. Hayata dair ne varsa kelimelerdedir. Kelimeler de hayatın her alanındadır. Bir ses, bir görüntü, bir koku, bir tat, bir his hemen kelime olur, kendini kelimede bulur ve muhatabına kelimeyle ulaşır. Kelime sözdür ve söze gelir; söz söyler, söz eder, seslenir, ifade eder.

8 Haziran 2024 Cumartesi

cizre, evliya şehri

Birkaç yıldır, medeniyet mirasının izlerini sürmek amacıyla Türkiye’yi baştan başa gezmeye ve görmeye çalışıyorum. Derinliğine irdeleyecek kadar değil ama fikir edinecek kadar birçok yere uğrayabildim. Karadeniz’i batıdan doğuya geçtim. Güzergahı Kars’ta sonlandırdım. Sonra aynı şekilde Anadolu’yu ortalarından Doğu Beyazıt’a dek kat ettim. Son olarak da güneyin epey doğusuna dek gidebildim. Çok az yer kaldı gidemediğim. Tabi, her yanı kastetmiyorum; daha nice köy ve kasaba var görmek istediğim. Göremediğim yerleri tez zamanda görebilmeyi ve onları da dinlemeyi arzu ediyorum. Gezdikçe öğreniyor, öğrendikçe gezme isteğim artıyor. Merak ettiğim yerlerin yanı sıra zaman zaman sürpriz yerlerle de karşılaşıyorum. Bir kısmını yazmaya çalıştım1. Bu son seyahatimde beni çok etkileyen Cizre oldu ve neredeyse güzergahın sonunu öncelikli hale getirdi. Cizre şehri konusunda bilgisizliğimden ve ilgisizliğimden derin mahcubiyet duydum. Diyarbekir, Bitlis, Divriği, Konya, Akşehir, Eğin, İskilip, Elmalı... gibi benim için özel anlamı olan şehirlere Cizre de eklemlenmiş oldu.

23 Nisan 2024 Salı

ramazan sabahları

Ramazan sabahlarında birkaç yıldır şehrin muhtelif camilerine gitmeye çalışıyorum. Geçen yıl hiç fasılasız her sabah değişik bir camideydim; selatin camilerinden mahalle camilerine dek. Bir ikisine, başında ve sonunda olmak kaydıyla iki kez gittim. Tahminen yirmi beş, yirmi altı camiyi bizzat görmüş, cemaatleriyle nefeslenmiş, mekanlarıyla bereketlenmiş oldum. Çeşitli izlenimler edindim. Geçen yılki yaşadıklarımı yazmadım ama bu sene yaşayacaklarımı yazmaya niyetliyim, deyim yerindeyse bu Ramazan’ın sabahlarını yazarak yaşamak ve yaşayarak yazmak niyetindeyim. Ya nasip!

12 Şubat 2024 Pazartesi

bir kelime3

bir kelimeyi düşünmek: ağa

Kürre-i arzda her kelime değerlidir ve kendi anlam alanını içkindir; zihinlere kendine özgü göstergesel bir değer bırakır ve konuşucular bir iletişim durumunda o değerin mübadelesiyle işlem yapar. Ağa’nın göstergesel değeri, onu diğer kelimelerden ayırt edecek kavramsal ve kullanımsal kendiliğe işaret etmesidir. Ağa’nın işaret ettiği kendiliğin kavram alanı yeterince hacimli, delalet yelpazesi yeterince geniştir. Bir yanda unvanlara açılır, bir yanda büyüklük düzeyleri ihsas eder, öbür yanda ekabir kavrayışını temsil eder, ileri gelenler imgesine gönderme yapar. Bu yazının amacı da, ağa’nın işbu değişik karşılık ve kullanımlarının vücut bulduğu dilsel uzama sokulmak; bu vesileyle, kelimeler dünyasını yoklamak, onların doğasını idrak etmeye çalışmaktır.

9 Ocak 2024 Salı

bir kelime2

bir kelimeyi düşünmek: baş

Her kelime bir deneyimi temsil eder, bir deneyimi soyutlar, bir deneyimi belirler; bir iletişim durumunda bir olguyu paylaşır, bir söylemi betimler, mevcuduyla mutlaka bir şeye işaret eder. Baş da öyle; her kelime gibi kendinden başka bir şeye işaret ederken, kendisi değişmez kalır, işaret ettiği değişebilir; işaret ettiği şeyin kavranma biçimini değiştirebilir, onu değişik algılanma kategorilerine doğru harekete geçirebilir. Baş da her kelime gibi bunu yapar; bir kavramsallaştırmayı üstlenir, düzenler ve sürdürür, deyim yerindeyse tabiatına teslim olur; temsil, taklit ve tasvir eder.